21 Haziran 2010 Pazartesi

 Avarın Dedikleri

"Başkalarına bir çırpıda söylediğim sevgi sözcüklerini sana söyleyememiş olmam ,

gözlerinin içine inadına bakamamam,o yürek yakan gözlerinin içinde kaybolamamam.

En zor olanı da mümkün olduğu halde seni aramamam,arayamamam...Özlediğimi haykıramamam.

İpe sapa gelmez bahaneler uydurmam delice,bir lahza konuşmak için...Saçma sapan tesadüfler ummam

seni hala sevdiğimi belli etmek amaçlı...İstanbul boğazından her geçişte ekmek attığını tahmin ettiğim martılara

bir başka gözle bakmam...Her şarkıdan bir pay çıkarmam;Aşiyan yollarından ses vermem,sesimi duyarsın

ümidiyle...Belki hiç umurunda olmamanın verdiği dehşet...Şeytan işi mi yoksa Allah işi mi bilmem ama kendimi

sana mecbur hissetmem Atilla İlhan misali.Bütün bu düşüncelerle gecenin bir vakti uyanmanın verdiği

sersemlik ve sana olan yorgunlukla her sözü sevda olan şaire bırakıyorum sözü:


Aklımdan çıkmıyorsun dedim
Başka türlüsünü yorgumun anlatmaya.


Ulaşamayacağımı bildiğim halde seni bana zorlayan veya beni senle oyalayan nedir anlat bana..." dedi avar.


KuDReT

19 Haziran 2010 Cumartesi


 YORGUNUM

Yorgunum üzerimde yıllardan kalma bir yorgunluk,ellerimde sevda kelepçesi..Her nefes alışımda biraz daha zor geliyor havayı solumak..Yutkunurken boğazımda düğümleniyor her şey..Her adım atışta biraz daha hızlanıyor kalp atışlarım..Hazan tadında baharları soluyorum saklı bahçemde .En güzel gülleri yetiştiriyorum gönlümün sürgün vermemiş topraklarında..Dilim lal  sözlerim tutsak..Mutluluk hayallerim her geçen gün kayboluyor..Her sabah sana açtığım gözlerimi ,şimdilerde sensizliğe açıyorum…Vurgun yemiş teknelerin dolaştığı ummanlarda dolaşıyorum adım adım..Gecenin karanlığında gölgemi takip ediyor hüzün..Kaldırımların yarenliğinde  kutlu sabahlara açıyorum gözlerimi..Bir nefeslik duman ürpertiyor ciğerlerimi..Her  gece bir mum alevi gibi savruluyorum..Aradıklarım ve bulduklarım arasındaki hassas denge burkuyor yüreğimi..Hayatı pervasızca yaşayan insanlara imreniyorum hayretle..Eski günlerimi sadece yazarak mutlu olduğum günlerimi özlüyorum..Gecenin sessizliğinde bir sahil bankı üzerine sığdırdığım umutlarımı ,ümitlerimi ,hayallerimi arıyorum yine aynı mekanda..Deniz kadar sessiz , ağaçların yaprakları kadar huzurlu olmak tek dileğim..

Yorgunun üzerimde yıllardan kalma bir yorgunluk..Sırtımda taşıdığım, ilahi bir yük gibi özenle bezediğim derdimi seviyorum.Yumurta küfesi taşır gibi iki büklüm oluyorum bazen ..Bazen ruhum bedenimden çıkacakmış gibi geliyor..Başımı yastığa koyup bir daha uyanmamak üzere uyumak istiyorum..Her şeye ,her kese ve bütün sıkıntılara inat umutlarımı sarmak istiyorum toprak olacak bedenime..Büyük şairin mısraları çınlatıyor kulaklarımı “akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader
Aldırma böyle gelmiş bu dünya böyle gider”
Haziran  ortasında kışın en şiddetlisini yaşıyorum..Bedenim yansa da ruhumu yorganlara sarıyorum..Ellerim titrek ,gözlerim yollarda bir tıkırtı sesinde kalbimdeki yaranın beynime bulaşacağından korkuyorum..Güvercinlerin kanatlarına iliştiriyorum tebessümlerimi..Gözlerimi her açışımda “yar” deyip tekrardan uykuya dalıyorum…. 

AKİF