22 Eylül 2010 Çarşamba

TARLA FARELERİ*

Yaşadığı toplumu küçümsemek,mükerrer kez eksiklerini dile getirmek,aşağılayıcı gözle bakmak,iflah olmaz görmek,başka toplumlarla kıyaslayarak hakir görmek.. Ben bu kişileri ruh hali bakımından sağlıklı bulmamakla birlikte yanlızlık,toplumdan dışlanmışlık yahut kendini toplumdan üstün hissetme ve buna benzer psikostatüde olduklarını zannediyorum...Ama yine de masumlar! Televizyonlara çıkıp insanların görüşlerine hakaret eden aydın(!)lardan,çobanla kendisinin müsavi olmadığını söyleyen entel(!)lerden, siyasi görüşlere göre toplumu ayıran sanatçı(!)lardan nem kapmışlar anlaşılan. İnsanı küçültmeden kendilerinin büyüyemeyeceğini zannediyorlar.Yaşannılası bulmuyorlar her gün çiğnedikleri toprakları.Acıdığım, ne yazık ki tiksinemediğim insancıklar bunlar... At gözlüklü entel sözlüklüler... Gidin öyleyse yaşanılacak yer nereyse oraya.Bir daha da gelmeyin çünkü o kadar saf ve temiz yürekli ki insanlarımız yine affediliverirsiniz...

Cemil Meriç'le koyalım noktayı...

Her dudakta aynı rezil şikayet: yaşanmaz bu memlekette! Neden? Efendilerimizi rahatsız eden bu toz bulutu, bu lağım kokusu, bu insan ve makine uğultusu mu? Hayır, onlar Türkiye’nin insanından şikayetçi. İnsanından, yani kendilerinden. Aynaya tahammülleri yok. Vatanlarını yaşanmaz bulanlar, vatanlarını yaşanmazlaştıranlardır.
Türk aydını, Kitab-ı Mukaddes’in Serseri Yahudisi*...Hangi Türk aydını? Kaçanlar ne Türk, ne aydın. Bu firar bir Kabil kompleksi*.

*Serseri Yahudi: Bir ayakkabı tamircisi (yahudi) sandaletlerini tamir ettirmek isteyen Hz. İsa’yı tanımaz ve kovar. (Rivayet bu)Tanrının gazabına uğrayarak kıyamete kadar dolaşmaya mahkum edilir. Bu garip Yahudi bir Felaket taşıyıcısıdır. Uğradığı her ülkede Veba çıkar. Fransız romancısı Eugene SUE “Serseri Yahudi” isimli romanında bu korkunç Yahudiyi sahneye çıkarmış, masalla gerçeği kaynaştırarak , hikayesinde daha esrarlı, daha cazip bir karakter kazanmıştır.
*Kabil kompleksi: İşlediği cinayeti unutmak için vaka mahalinden uzaklaşan, vicdanının sesini yadellerde unutmaya çalışan bir bedbahtın karanlık ve günahkar duyguları.
*Tarla fareleri: Tarla kuşları sabaha kadar öterse şayet bütün ihtiyatı elden bırakıp deliklerinden çıkan saf hayvanlar.



KuDReT

6 Eylül 2010 Pazartesi

GÖZYAŞI SEL OLMASIN

Pakistan,felaketlerin ülkesi.Geçtiğimiz günlerde vukuu bulan sel,Pakistan'ın makus talihini makus bir şekilde perçinler nitelikte. Tahminlere göre 99 depreminin açtığı hasarların on katı kadar hasara neden olmuş.Yani yaklaşık olarak on milyon kişi evsiz kalmış vaziyette.Sadeve evsiz kalınmış olsa yine probem değil;selin yaşandığı bölge tamamen balçık yani yaşanmaz halde.Zaten fakir olan ülke hepten bertaraf olmuş durumda.Acı yine çocuklara,çocuklarından ötürü bağrı yanan annelere... acı en çok eli kolu bağlı serde erkeklik olan babalara...


"Az önce gördüğüm felaket resimlerinden birinde bir çocuk vardı.Çocuğun yüzünde sayabiliğim kadarıyla 19 tane sinek vardı. Çocukların yüzüne sinek değil tatlı gülüşleri yakışıyor."

"Kumabarasında biriktirdiği paraları Pakistan'a yollayan çocuklar..."


Çocuklar, çocuklar...Çamurla oynamayı ne kadar severlerdi halbuki çocuklar...Bu kadar hoyrat olacağını düşünmezlerdi yağmurun ve toprağın...Belki de hoyrat değillerdir.Yağmur ve toprak kim bilir belki de avuçtaki  kaçar endişesiyle çok sıkılan ve öldürülen kuş gibi gördüler çocukları... Yağmur ve toprak onlar için çamur yaparken hiç düşünemediler besbelli onlara bir avuç çamurun yeteceğini...Onları sevindirmek için olanca gücüyle yoğurdular çamuru...Şimdi belki kendini tutuyordur gökyüzü ağlamamak için daha fazla çamur olmasın diye...Çocuklar , cocuklar....

Nazım Hikmet'in dizeleri geliyor birden akla Hiroşima'da ölen kız çocuğu için yazdığı

"Kapıları çalan benim
kapıları birer birer.
Gözünüze görünemem
göze görünmez ölüler.



 İzlerken tüylerimin diken diken olduğu,kalbimin kaynadığı gözlerimin dolduğu bir kısa film paylaşayım sizlerle...








KuDReT

4 Eylül 2010 Cumartesi

 Görünmeyen Siyasi Milad

Lisedeyken devlet kurtarma oyunları oynardık kimi arkadaşlar Leyla ile Mecnunu oynarken.Arka sırada politika yapardık, iktidar eleştirileri ardarda gelirdi.Her daim şu sözle başlanırdı celseye:"Dünyanın önde gelen ülkeleri 50-100 senelik politikaları önceden planlar." Ve hemen ardından Amerika örnek verilir,elli sene sonra bitecek olan petrol rezervlerinin yerine alternatif yeni madenlere ipotek koyacakları eklenirdi.Ardından bizim ülkemizden bahsedilmeye başlanırdı.Üçlü koalisyon ve yaptıkları ( yapamadıkları yani ) nedenini İsrail'e Amerika'ya bağlayan müsteşar,istihbaratçı öğrenciler... İşte Kuvayı Milliye ruhu (Ne ruh ama!)...

Türk siyasetine bakıldığında başbakanın da sık sık bahsettiği siyasi istikrarın bir türlü sağlanamaması...Rakamlara baktığımızda 16 (yazıyla on altı) ayda bir değişen iktidar.Ve bu iktidarın koalisyon şeklinde oluşması ve yine sonucunda iktidar kavgaları,yetki çekişmeleri,bundan yararlanmasını çok iyi bilen terör örgütü,cahil doğu,ukala batı,beceriksiz iktidarlar...

Büyük icraatlarin tarihlerine baktığımızda tamamı değil ama tamamına yakını Adnan Menderes,Turgut Özal ve şu sıralar iktidar olan Recep Tayyip Erdoğan dönemine tekabül ediyor (Süleyman Demirel'i de sayabilirdim ama askeri cuntaya boyun eğmesi icraatlerini gölgede bıraktı ; zaten bir süre sonra şaşırtmadı bizi ve türlü oyunlarda yerini aldı).  Şu aralar Türk  siyasi hayatında  farkında olmadan bir ilkin  altına imza atılıyor.Dün bir televizyon programında başbakanın merkez bankasında 2002'de iktidara geldiğinde 25 milyar lira - rakam yaklaşık - olduğunu şu anda ise 75 milyar olduğunu 2023 senesi hedeflerinin de 1 katrilyon lira olduğunu dile getirdi.Rakamların benim için hiç ama hiç önemi yok.Makamlara kendi eşrafını yerleştirmeyi demokrasi adleden* (YÖK gibi)  iktidarı , yaklaşık 13 yıl sonrasına hedef tayin ettiği için yürekten kutluyorum.Bunun bir milad olarak görüyorum ve bu siyasi politika anlayışının devlet anlayışına dönüşmesini diliyorum.(Tabii ki gelecek olan diğer partilerin -ne yazık ki - işine gelirse...)

Referanduma gelince...Tabii ki gönül rahatlığıyla EVET diyorum...Neden mi ? Çünkü ben en kötü sivil anayasasını en mükemmel darbe anayasasına tercih ediyorum...İktidar yargıyı ele mi geçirecek ?! Bırakın geçirsin ! Şu ana kadar kim geçirmedi ki ?

*Siyasi bir parti liderinin tahlili

KuDReT